Üniversitemiz Rektörlüğü tarafından düzenlenen ve Gazeteci-Yazar Ardan Zentürk moderatörlüğünde gerçekleştirilen “Jeo-Stratejik Bir Perspektiften Türkiye-Rusya İlişkileri ve Doğu Akdeniz Gerilimi” konulu panel, 22 Temmuz 2019 tarihinde Manisa Kültür Sitesi Lale Salonunda yapıldı.
Panele Manisa Valisi Ahmet Deniz, Rusya Federasyonu Devlet Başkanlığı Milli Ekonomi ve Devlet Yönetimi Akademisi (RANEPA) Vladimir Bölgesi Başkanı Prof. Dr. Vyacheslov Yuryevich Kartukhin, Rektörümüz Prof. Dr. A. Kemal Çelebi, Baro Başkanı Av. Ali Arslan, İl Jandarma Komutan Vekili J. Kd. Alb. Seyfi Türkan, İl Emniyet Müdürü Fevzi Bilgiç, Rektör Yardımcımız Prof. Dr. Bilal Gümüş, Manisa Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mehmet Yılmaz, Manisa Ticaret Borsası Başkanı Sadık Özkasap, dekanlar, yüksekokul müdürleri ve çok sayıda Manisalı katıldı.
Ardan Zentürk’ün televizyondaki bir tartışma programı formatında ve büyük bir profesyonellikle moderatörlüğünü gerçekleştirdiği panel, Türkiye-Rusya ilişkilerinin bugünü ve yarınına ilişkin bütün sorulara ışık tuttu.
Prof. Dr. A. Kemal Çelebi, “Avrasya coğrafyasının iki büyük milleti, Türkler ve Ruslardır.”
Panelin selamlama konuşmasını yapan Rektörümüz Prof. Dr. A. Kemal Çelebi, “Manisa Celal Bayar Üniversitesi olarak, kıymetli dostum Talat Enveroviç Çetin’in değerli katkılarıyla, Rusya Federasyonu Devlet Başkanlığı Milli Ekonomi ve Devlet Yönetimi Akademisi (RANEPA) ile 18 Haziran 2019 tarihinde bir işbirliği protokolü imzalamıştık. Üniversiteler uluslararası hedefleri doğrultusunda, dünyadaki diğer üniversitelerle bilimsel ve kültürel alanlarda işbirliği protokolleri yaparlar. Biz de Manisa Celal Bayar Üniversitesi olarak özellikle gönül coğrafyamızdaki ülkelerin ve komşu ülkelerin üniversiteleri ile bu anlaşmaları hayata geçirmeye büyük önem veriyoruz. Erasmus ve Mevlana Değişim Programları kapsamında özellikle Batı’daki üniversitelerle imzaladığımız pek çok anlaşma var. Ancak üniversiteler, kendi ülkelerinin hedefleri doğrultusunda, ülkenin politikalarıyla tutarlı bir işbirliğini de tesis etmekle yükümlüdürler. Bildiğim kadarıyla Türk üniversiteleri ile Rusya Federasyonu üniversiteleri arasında yeteri kadar işbirliği anlaşması tesis edebilmiş değiliz. Hâlbuki bizim çok derin siyasi, tarihi ve kültürel ilişkilerimiz var. Bu Avrasya coğrafyasının iki büyük milleti Türkler ve Ruslardır. Büyük devletler ve medeniyetler kurmuşlardır ve dolayısıyla önce yakın çevremizden başlayarak bu işbirliklerini bilimsel düzeyde tesis etmek durumundayız. Bu bakımdan anlaşmayı büyük bir heyecan ve memnuniyetle imzaladık. Önce kendileri bizi Rusya’ya davet etti fakat programımız müsait olmayınca gidemedik. Fakat çok kıymetli Rektörümüz ki kendisi aynı zamanda eyaletin Meclis Başkanı ve Putin’in partisinin yine eyaletteki başkanı ve milletvekilidir, bir ay önce imzaladığımız işbirliği protokolüne istinaden hiç gecikmeden Üniversitemize geldi. Ben kendilerine huzurlarınızda özellikle teşekkür ediyorum. Bu; iki üniversite ve dolayısıyla iki ülke arasındaki ilişkiler noktasında, ne kadar büyük bir kararlılığa sahip olduğumuzun bir göstergesidir. Rusya ile aramızda çok güzel gelişen ve ilerleyen bir işbirliği var. Fakat tabii ki bu işbirliğini çıkarlardan ziyade, kaynağını mutlak bilgiden alan değerlere dayalı olarak inşa edersek çok daha kalıcı olur. Karşılıklı çıkara dayalı ilişkiler konjonktürel gelişmeler gösterebilir ancak, asıl olan hakikâti ve adaleti esas alan bir anlayışla bu ilişkileri tesis etmektir. Tüm dünyaya barışın, huzurun, adaletin ve hakça paylaşımın gelmesi, ancak değerlere dayalı siyasetle mümkün olacaktır.
Bugün çok kıymetli konuşmacılarımız var. Ben kendilerine de hoş geldiniz diyorum. Böyle bir ayda ve Üniversitemiz kapalıyken, herkes tatilde ya da bahçesinde, tarlasındayken çok güzel bir katılımın olduğunu görüyorum. Türk milletinin sadece iç politika ile ilgilenmediğini, dünyada dış politikaya en fazla kafa yoran milletin de Türk Milleti olduğunu bir kez daha görüyoruz” diye konuştu.
Prof. Dr. Vyacheslov Yuryevich Kartukhin, “Parayla sevgiyi, dostluğu, misafirperverliği satın alamazsınız.”
Rusya Federasyonu Devlet Başkanlığı Milli Ekonomi ve Devlet Yönetimi Akademisi (RANEPA) Vladimir Bölgesi Başkanı Prof. Dr. Vyacheslov Yuryevich Kartukhin, “Sizlere Putin’in ve Rus halkının selamını getirdim” diyerek başladığı konuşmasında, “Buraya geleli iki gün bile olsa, öyle bir sıcaklıkla karşılaştım ki sanki aylardır buradayım. Sayenizde kendimi evimde gibi hissettim. Öncelikle sayın Valimize, bugün bize zaman ayırıp dinlediği, sıcaklık gösterdiği, derdimizle dertlendiği için teşekkürlerimi sunuyorum. Aynı şekilde sayın Rektörümüze göstermiş olduğu ev sahipliği için, sıcaklığı için, bana kendimi evimde gibi hissettirdikleri için şükranlarımı sunuyorum. Parayla sevgiyi, dostluğu, misafirperverliği satın alamazsınız. Rus halkının Türk milletine büyük saygısı vardır. Özellikle de Rus Devlet Başkanı Putin’in Sayın Erdoğan’a özel bir muhabbeti ve saygısı vardır.
Vladimir ile Manisa arasında bir turizm ilişkisinin olması gerektiği kanaatindeyim. Çünkü Rus vatandaşları Türkiye'de sadece İstanbul ve Antalya’yı biliyor. Ama Manisa’nın da görülmeye değer, özel bir yer olduğunu, tüm sebze ve meyvelerin aynı anda yetişebildiği bir şehir olduğunu öğrenmiş oldum. Vladimir Bölgesi de Rus Devletinin ilk başkenti ve bununla ilgili tarihi eserlere sahip. Dolayısıyla Manisalılar ve Rusların karşılıklı olarak birbirini tanıması gerektiğini düşünüyorum. Manisa Ticaret ve Sanayi Odası Başkanıyla da yaptığımız görüşmelerden Vladimir Bölgesi Ticaret Odası Başkanına mesajlar götüreceğim ve iki bölgenin ekonomik alanda işbirliği yapmaları için de destek ve aracı olacağım” dedi.
Vali Ahmet Deniz, “Biz büyük bir cihan devletinin mirası üzerine kurulan bir Cumhuriyetin evlatlarıyız.”
Manisa Valisi Ahmet Deniz yaptığı selamlama konuşmasında, “Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkilerin çok tarihi bir derinliği vardır. Özellikle soğuk savaşın bitmesiyle beraber, Türkiye ile Rusya arasında ekonomik ve politik alandaki işbirliği çok ciddi bir gelişim gösterdi. Şu an 20 milyar dolar bir ticari hacmimiz var. 15 Temmuz hain FETÖ darbe gecesinde kimlerin dost, kimlerin düşman olduğunu çok iyi bir şekilde gördük. O gece bizim yanımızda olduğunu açıklayan ülke Rusya idi. Biz kötü günde yanımızda olanları asla unutmayız ve yarı yolda bırakmayız. Bu Türk milletinin özel hasletidir. Rabbimize ne kadar şükretsek azdır. İyi ki böyle güzel bir milletin fertleriyiz. 15 Temmuz’da FETÖ başarılı olsaydı şu an Türkiye’de de iç savaş vardı. Doğu Akdeniz’in niye önemli olduğunu şimdi daha iyi anlıyoruz. Perdenin arkasında oyunlar oynanıyor ama biz önünü görüyoruz. Etrafımızda dönen dolabın, oynanan oyunun ve Türkiye’ye yapılan saldırıların neden kaynaklandığını herhalde anlatmaya gerek yok. Onun için biz güçlü olacağız, birlik ve beraberlik içinde olacağız. Eğer Türkiye kendi içinde birlik ve beraberliğini muhafaza ederse ki ediyor da, bu millete asla ve asla bir şey olmaz. Çünkü biz bir cihan devletinin mirası üzerine kurulmuş bir Cumhuriyetin evlatlarıyız. Biz, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün liderliğinde yoktan bir Cumhuriyet kurmuşuz. Ölmesini bilen millet, asla ve asla esir edilemez. 15 Temmuz’da da bunu gösterdik. Asıl hedef bu milleti dize getirmekti ama ne yaparlarsa yapsınlar, bu milleti kimse dize getiremez, getiremeyecektir” dedi.
Panel moderatörü Ardan Zentürk’ün “Sizce Dünya güçlü bir Türkiye’ye razı değil mi?” sorusuna cevap veren Milletvekili ve Hak-İş Konfederasyonu Onursal Genel Başkanı Salim Uslu, “Dünya karşısında güçlü bir Türkiye’yi istemiyor. Çünkü Türkiye Müslüman bir ülke, aynı zamanda İmparatorluk yönetmiş bir devlet. Biz ne zaman güçlenmeye başlasak, bunlar Osmanlıcılık yapmaya başladılar diye bir ifadeyle karşılaşıyoruz” dedi.
Talat Enveroviç Çetin, “Türkiye ile Rusya’nın çıkarları, kaderi ve dertleri ortak.”
Ardan Zentürk’ün “Ruslar Türkiye’yi işgal mi edecek gerçekten?” şeklinde esprili bir şekilde sorduğu soruya cevap veren Rusya Federasyonu Devlet Başkanlığı Milli Ekonomi ve Devlet Yönetimi Akademisi (RANEPA) Türkiye Resmî Temsilcisi Talat Enveroviç Çetin, “Ben Türkiye’de doğdum. Ardahanlıyım ve Ahıska Türküyüm. Benim köyüm sınır köyüydü. Beni hep “Karşıda gördüğünüz Ruslar insan yiyor, sakın o tarafa geçmeyin seni kaçırırlar” diye büyüttüler. Ancak nasip oldu ve ben Rus vatandaşı oldum, orada rütbe aldım, iyi okullarda okudum. Rusya’nın sıcak denizlere inme hayalinden, boğazlar hayalinden hep bahsedilir. Rusya zaten sıcak denizlerde ve bunu biliyoruz. Başından beri Doğu Akdeniz’de deniz üssü var. Rusya’nın durup dururken sıcak denizlere inmek gibi derdi yok. Türkiye’yi işgale gelince, en az 200 yıl Türk-Rus savaşı görünmüyor. Çünkü Türkiye ile Rusya’nın çıkarları ortak, kârları aynı, zararları aynı. Yani Batı’dan Türkiye’ye tokat vurulduğunda, iki gün sonra Rusya ağlıyor. Aynı şekilde kuzeyden Rusya’ya yapılan ambargo, yaptırım, üç beş gün sonra Rus turistin gelememesi, alışveriş yapmaması olarak Türkiye’ye yansıyor. Yani çıkarlarımız, kaderimiz, derdimiz ortak. Rusya’nın Türkiye’yi işgal etme gibi derdi yok, önümüzde de böyle bir savaş görünmüyor.
Türkler en kolay ölenlerdir, gözünü kırpmadan ölüme giderler. Durup dururken ölen çok tehlikelidir. Çünkü hiç düşünmeden canını feda eder. Batı’ya göre Türkler insan değildir. Çünkü onların en çok korktuğu şeyden Türkler korkmaz. Bunu 15 Temmuz’da gördük.
ABD havadan istediği zaman işgal edemeyeceği müttefik istemiyor. Ben istediğim zaman vuracağım diyor. Benimle bu şartlar altında dost olacaksan ol, eğer sen kendini benim saldırımdan korumak istiyorsan, dostum değilsin diyor. Böyle bir ilişkinin de kabul edilmesi mümkün değildir. Başından beri Rusya’nın düşman gösterilmesi bundandır. Türkiye’nin asla bir hamiye ihtiyacı yoktur. Türkiye’nin ortağa ihtiyacı vardır. Kadrini, kıymetini bilen bir ortağa ihtiyacı vardır. Bölgede de kendisine muhtaç olan Rusya’dır. Rusya’daki Müslüman Türk sayısı, Türkiye nüfusunun yarısı kadardır. Böyle bir Rusya’ya sizi düşman yapmasınlar da kime düşman yapsınlar? Yani Türkiye’yi asla düşmansız bırakmazlar, düşmansız bırakmayacaklar” diye konuştu.
Salim Uslu, “Türkiye çok ciddi akıl inşa ediyor; kararlı, güçlü bir duruş sergiliyor, âdeta yürümüyor koşuyor.”
Ardan Zentürk’ün “Türk Rus ilişkilerinin dünyaya hâkim olan Batı güçleri açısından çok ciddi bir risk oluşturduğunu mu görüyoruz? Bunun Türk iç politikasına yansıması nasıl olur?” sorusuna cevap veren Salim Uslu, “Çarlık Rusyası’nın çok ciddi bir imparatorluk geleneği ve bir devlet geleneğine sahip olması, bizim de aynı şekilde imparatorluk geleneğine sahip bir devlet olmamız, bunun yanı sıra Amerika Birleşik Devletleri ile beraber Batı ülkelerinin bir kısmının savundukları o küresel düzenin çökmüş olması, akıl dışı hareketler yapmalarına neden oluyor. Nitekim Amerika Birleşik Devletleri bilhassa terör örgütleriyle ortaklık yapıyor ve onlara para gönderiyor, silah gönderiyor. İkincisi Türkiye çok ciddi akıl inşa ediyor; kararlı, güçlü bir duruş sergiliyor, âdeta yürümüyor koşuyor. Bir taraftan savunma sanayini dönüştürüyor, bir taraftan bölgede göz ardı edilmeyen bir ülke olmaya gayret ediyoruz. Bu tabii ki ister istemez ABD başta olmak üzere Batı’yı endişelendiriyor” dedi.
Dr. Eray Güçlütürk, “Anavatanımızı koruyacak güçlü bir savunma sistemine ve bu anlamda da çok yönlü stratejik dengeye ulaşacak füze sistemlerine her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var.”
Ardan Zentürk’ün S-400’lerle ilgili sorusuna cevap veren Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi ve ASAM Uzmanı Emekli Albay Dr. Eray Güçlüer, “Burada bütün mesele Türkiye’yi prangalarla bir yerlere bağlamak, tutmak ve gelişmesinin önüne geçmek. Bunun da günümüzdeki en kolay yolu algı yönetimidir. Bu algı yönetimini kırmak için, biz akademisyenlerin doğru analizler yapıp kamuoyuna zamanında bilgi sunmamız gerekir. Özellikle G-20 Zirvesi ile başlayan sürecin sonucunda, aslında Türkiye’nin lehine bir durum oluşabilme ihtimalini yüksek gördüğümüzü pek çok defalar ifade ettik. Artık Türkiye eski Türkiye değil. Pompalanan hususlardan biri de S-400 gelecek, Türkiye cezalandırılacak hususudur. S-400 ile birlikte Türkiye’nin kazanacağı yetenek, hem Avrupa ile hem Amerika ile yeni ilişki biçimlerinin ortaya çıkmasına sebep olacaktır. Türkiye’nin konvansiyonel anlamda stratejik dengeye ulaşabilmesinin tek yolu S-400’dür. Doğu Akdeniz’de menfaatlerimize karşılık olası müdahalelere meydan vermemek için bu stratejik dengeyi bir önce yakalamamız gerekir. Ortadoğu’da yakın gelecekte, yani önümüzdeki 5-10 yıl içerisinde sınırların değişme ihtimali son derece yüksektir. Bu sınır değişikliklerine bağlı olarak PKK, PYD gibi kontrolsüz alanlarda yarı askeri birtakım kontrolsüz devletçiklerin ortaya çıkması ihtimali son derece yüksektir. Buradan üretilecek tehditlere karşı elimizde mutlaka bir savunma sistemi olmak zorundadır. Bir olası İran çatışması, Arap ülkeleri çatışması olur ve sınırlar değişmeye başlarsa ne olacak? İsrail de Doğu’ya doğru genişlemek isteyecektir. Buna da hazırlıklı olmak lazım. Dolayısıyla her şeyden önce kendi anavatanımızı koruyacak güçlü bir savunma sistemine ve bu anlamda da çok yönlü stratejik dengeye ulaşacak füze sistemlerine daha fazla ihtiyacımız var. Toplumun algısıyla çok ciddi oynanmaya çalışılıyor. F-35 konusuna da bir iki katkıda bulunmak istiyorum. F-35 gerçekten tam bir istihbarat aletidir. Şöyle ki bir kere hangi mühimmatı yüklediğinizi Pentagon’dan görecekler. Rotanız havaya kalktığı andan itibaren, karşı tarafa hemen eş zamanlı olarak bildirilecek” dedi.
Gazeteci-Yazar Ardan Zentürk, “Türkiye kendisini merkeze alan yeni bir dünya sisteminin kurucu ülkesi olmak için çaba gösteriyor.”
Gazeteci-Yazar Ardan Zentürk ise, “Tüm konuşmacılara çok çok teşekkür ediyorum. Teşekkürün büyüğünü Sayın Rektör, Sayın Vali ve Manisa’nın sevgili dostları hak ediyor.
Türkiye artık 1944 yılında 2. Dünya Savaşının bitişiyle beraber oluşturulmuş olan o küresel sistemin parçası, kenar ülkesi değildir. Türkiye kendisini merkeze alan yeni bir dünya sisteminin kurucu ülkesi olmak için çaba gösteriyor. Eğer bir millet bayrağını kaldırmışsa ve bir yere dikmişse Azerbaycan’ın ünlü lideri Mehmet Emin Resulzâde’nin dediği gibi ‘Dikilen bayrak bir daha asla inmez.’ Bu bayrak da öyle kolay kolay dikilmedi. Çanakkale’de, Sakarya’da, Dumlupınar’da, Kocatepe’de, binlerce şehit verildi. Biz vatanı için kolay ölen bir milletiz. Niye? Çünkü esir olduğumuz zaman yaşamanın bir anlamı olmadığını çok iyi biliyoruz. Bu mirası bize dedelerimiz bıraktı ve böyle devam edecek. Türkiye-Rusya ilişkileri; Türkiye’nin, Rusya’nın kontrolü altına girmesi demek değildir. Biz bağımsızlığımız, egemenliğimiz ve küresel sistemdeki gerçek yerimizi bulmak için mücadele ederken, tabii ki bir müttefikimiz olarak Rusya ile ilişkilerimizi her zaman eşit sürdüreceğiz. Keşke her konuşmalarında bizim için stratejik müttefikimiz diyen bazıları da bizimle masaya eşit olarak oturmayı öğrense. Onlar bunu öğrendikleri gün, gerçek Türkiye ile karşılaşacaklar. Önce herkes kendini bilecek. Rusların çok köklü bir devlet anlayışı olduğu için ve arşivleri Türklerle olan anılarıyla dolu olduğu için, bize karşı doğru davranıyorlar. İnşallah 21. Yüzyıl boyunca da doğru davranmaya devam ederler. Türkiye’nin yolu uzun, inişli çıkışlı bir yol ama iyi bir yol” dedi.
Panel, Manisa Valisi Ahmet Deniz ve Rektörümüz Prof. Dr. A. Kemal Çelebi tarafından konuşmacılara teşekkür belgesi ve çiçek takdim edilmesi ile sona erdi.