Manisa Mevlevîhanesi Düzenleme Çalışmaları Tanıtım Toplantısı yapıldı

İlan Tarihi:12.11.2018 03:27:00
 
Üniversitemiz Manisa ve Yöresi Türk Tarihi ve Kültürünü Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından yapılan Manisa Mevlevîhanesi düzenleme çalışmaları sona erdi. Yapılan düzenlenme çalışmalarının tanıtım toplantısı, 9 Kasım 2018 tarihinde; Rektörümüz Prof. Dr. A. Kemal Çelebi, Vali Yardımcısı Mesut Eser, İzmir Vakıflar Bölge Müdürü Fethi Koç, Rektör Yardımcılarımız Prof. Dr. Bilal Gümüş ve Prof. Dr. Muzaffer Tepekaya, Yunusemre Belediye Başkan Yardımcısı Ramiz Şiyak, Şehzadeler Belediye Başkan Yardımcısı Bilal Demir, Genel Sekterimiz Ali Emirosmanoğlu, il müdürleri, öğretim elemanları, öğrencilerimiz ve Manisalıların katılımı ile gerçekleştirildi.
 
Manisa Mevlevîhanesi düzenleme çalışmaları hakkında bilgi veren Üniversitemiz Manisa ve Yöresi Türk Tarihi ve Kültürünü Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Dr. Öğr. Üyesi Ferhat Berber, "Saruhanoğulları döneminde olduğu gibi Osmanlı döneminde de varlığını devam ettiren yapı, Anadolu'da Konya'dan sonra gelen ikinci yapıdır. Manisa'nın merkez olma geleneği, Mevlevîlerce de benimsenmiş, Konya'daki Mevlevî Dergâhına Mevlevî olacak kişiler, öncelikle Manisa Dergâhına şeyh olarak tayin edilmiş ve burada geleceğin sultanı olacak şehzadelerle yakınlık kurmaları sağlanmıştır.
 
Manisa Mevlevîhanesi kimi restorasyon hatalarına rağmen, özgünlüğünü koruyabilen en eski Mevlevîhanelerden biri olması bakımından büyük önem taşımaktadır. 1995 yılında Manisa Celal Bayar Üniversitesine tahsis edilen Mevlevîhane, Manisa ve Yöresi Türk Tarihi ve Kültürünü Uygulama ve Araştırma Merkezi bünyesinde Mevlevî kültürünün tanıtıldığı bir etnografya müzesi olmasının yanı sıra bilimsel ve kültürel etkinliklerin sürdürüldüğü bir mekân olmaya devam etmektedir. Şehrin kültürel dokusuna katkı sağlayan Manisa Mevlevîhanesine uluslararası bir müze vasfı kazandırmak, kültür tarihimizde 650 yıllık bir tarihe sahip olan bu yapının tanıtımını yapmak, yapının tarihi ve kültürel yönünü vurgulamak ve turistik açıdan da bir cazibe merkezi haline getirmek adına Rektörümüz Prof. Dr. A. Kemal Çelebi'nin özel ilgi ve isteği doğrultusunda iki proje hazırlanmıştır. Bunlardan ilki "Manisa Mevlevîhanesinin Tarihi ve Kültürel Değerlerinin Tanıtımı" başlıklı proje, diğeri de "Manisa Mevlevîhanesinin Geliştirilmesi" başlıklı altyapı projesidir. Yapılanların Manisa'ya ve kültürümüze hayırlı olmasını diliyorum" diye konuştu. Dr. Öğr. Üyesi Ferhat Berber, Mevlevîhanedeki bütün balmumu heykellerin yeniden yaptırıldığını, mıtrıp heyetinin balmumu heykellerinin eklendiğini, yerlere ahşap döşeme yapıldığını, bütün bilgilendirme panolarını yenilendiğini ve Mevlevihane girişine engelli rampası yapıldığını belirtti.
"Üniversitelerin kendi milletinin tarihine, kültürüne sahip çıkmak ve bu doğrultuda üzerlerine düşeni yerine getirmek gibi asli bir vazifeleri var."
 
Rektörümüz Prof. Dr. A. Kemal Çelebi, "Mevlevîhanenin aslına mümkün olduğu ölçüde uygun hale getirilmiş olması, beni ziyadesiyle mutlu ediyor. Üniversiteler elbette eğitim-öğretim faaliyetlerine önem verecekler, elbette bilimsel alanda araştırmalar yapacaklar ama üniversitelerin evrensel sorumlulukları da vardır. Kendi milletinin tarihine, kültürüne sahip çıkmak ve bu doğrultuda üzerlerine düşeni yerine getirmek gibi asli bir vazifeleri de var.
"Bu mekânı hem Türk kültür hayatına, hem Manisa'nın turizmine kazandırdık."
Biz Manisa Celal Bayar Üniversitesi olarak şehrimize dönük hizmetlere çok büyük önem verdik. Saruhanoğulları ile ilgili çok kapsamlı bir sempozyum yaptık. Yine çok kapsamlı Manisa Sempozyumunu gerçekleştirdik. Bunların yanı sıra görevde bulunduğumuz süre içinde şehre dönük; başta Yuntdağı Çalıştayı olmak üzere bilimsel konferanslar, çalıştaylar, kongreler gerçekleştirdik. Bugün de bize miras kalan bu mekânı hem Türk kültür hayatına, hem Manisa'nın turizmine kazandırmış oluyoruz.
 
"Öncelikli görevimiz; kendi tarihimize, kültürümüze ait değerleri, maddi kültür varlıklarını korumak, yaşatmak ve ortaya çıkarmaktır."
 
Anadolu coğrafyası; Osmanlıya, Selçukluya, Beyliklere, onun gerisinde diğer medeniyetlere ev sahipliği yapmıştır. Toprağından tarih çıkan bir coğrafyada yaşıyoruz. Ancak biz Türk milleti olarak; diğer milletlerin tarihi ve kültürel miraslarını reddetmesek de, yok etmesek de, onları gün yüzüne çıkarma gibi bir sorumluluğa sahip olsak da öncelikli görevimizin, kendi kültürümüze sahip çıkmak olduğunu düşünüyorum. Osmanlıyı araştırmadan, Selçuklunun eserlerini onarmadan, gün yüzüne çıkarmadan, hayata katmadan, ondan önceki medeniyetlerin eserlerini ortaya çıkarmak görevimiz olsa da öncelikli görevimiz değildir. Örneğin Manisa'nın Spil Dağı, Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesinde 'Dumanlı Dağ' olarak geçer. Dolayısıyla Spil'i yok saymayacağız, reddetmeyeceğiz ama kendi tarihimizdeki kavramları, kelimeleri bulmak, yaşatmak, korumakla yükümlüyüz. Üniversitelerin böyle bir milli sorumlulukları da vardır. Nitekim biz, Rektörlük üst katında düzenlediğimiz restoranımıza 'Dumanlı Dağ' ismini verdik. Koruyabildiklerimiz olduğu gibi koruyamadığımız birçok kültür varlığımız da var. Örneğin Saray-ı Amire'yi koruyamadık. Bize düşen hem maddi bakımdan bu kültür varlıklarını ayağa kaldırmak, aslına uygun olarak restore etmek, hem de buradaki ruhu yaşatmak için çalışmalar yapmaktır. 
"Yeni Mevlânalar, yeni Yunus Emreler yetiştirdiğimiz ölçüde, medeniyet değerlerimizin tekrar ayağa kalkması mümkün olacaktır." 
 
Bu yapılar sadece birer maddi kültür varlığı olarak ziyaretçiler tarafından gezilecek, ilgiyle izlenecek mekânlar olmamalı. Mevlâna'nın görüşünü, öğretisini, düşüncelerini ki kaynağı Kur'an'dan ve Peygamberimizdendir, asıl yapmamız gereken şey onu yaşatmaktır. Üzerimize düşen sorumluluk; o ruhu, o düşünce dünyasını, o günün dünyasını inşa etmektir. Buradaki maddi yapıları inşa etmek kadar o düşünceyi, o ruhu tekrar ayağa kaldırmaktır. Bizim toplum olarak tekrara düşmeden yeni Mevlânalar, Yunus Emreler yetiştirdiğimiz ölçüde medeniyet değerlerimizin tekrar ayağa kalkması mümkün olacaktır. 
 
Mevlevîhanede belli aralıklarla kültürel programların yapılmasına da önem veriyoruz. Burada şu havayı teneffüs etmek bile tek başına insana çok şey veriyor, aktarıyor. Mevlevîhanenin aslına uygun olarak işlevini yerine getirmesi yönünde çalışmaları olan arkadaşlarımız var, onları burada özellikle zikretmek istiyorum. Başta Rektör Yardımcımız Prof. Dr. Muzaffer Tepekaya olmak üzere, Merkez Müdürümüz Dr. Öğr. Üyesi Ferhat Berber, proje ekibinde yer alan Dr. Öğr. Üyesi Cengiz Gürbıyık, Dr. Öğr. Üyesi Papatya Genca Alkan, Dr. Öğr. Üyesi Mahinur Akşehir Uygur, Dr. Öğr. Üyesi Murat Satıcı büyük bir özveri ile çalıştılar. Tabii ki bu süreçte imalat işlerini yürüten firmalar oldu, onlara da teşekkür ediyorum. Manisa'mıza hayırlı olsun" diye konuştu.
 
İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Feridun Emecen, "Saruhanoğulları, Mevlevîlik ve Tasavvuf" konulu konuşmasında, "Beylikler arasında taban itibariyle bir benzerlik bulunuyor ama üst seviyede bey aileleri arasında siyasi anlamda bir farklılık var. Bununla beraber geçişkenlik söz konusu. Dünya sınırlarla çevrili bir dünya değil, iç içe geçmiş bir dünyadır. Bu dünya üzerinde geçişkenlik son derece önemlidir. En güzel örnek, bu beyliklerin Osmanlı tebaasına geçmesidir. Bu beylikler Osmanlı hakimiyetine geçtikten sonra, tebaa itibarıyla çok ciddi bir problem çıktığını görmüyoruz. İşte bunun sırlarını anlamaya çalışıyoruz. Bunu çözmeye çalışırken de karşımıza bir takım farklı unsurlar, maddi ve manevi yapılar çıkacaktır. Batı Anadolu'da Osmanlının içinde bulunduğu Türkmen dünyasında, kültürel anlamda bir zeminin olduğunu söyleyebiliriz. Bu taban itibariyle, benzeri yapıların olduğunu anlıyoruz. Bunlar içerisinde Saruhanoğulları, bizim için son derece önemlidir. Saruhanoğullarının bin üç yüzlü yıllardan sonraki faaliyetleri ve güçlü bir Türkmen Beyliği olmaları önemlidir ve meseleye buradan bakmak gerekir. Osmanlı döneminde bu kültürel hayatın daha da güçlendiğini anlıyoruz. Bin altı yüzlere geldiğimizde, bu konuda daha teferruatlı bilgiler elde edebiliyoruz. İshak Çelebi Vakfiyesindeki bilgiler, buranın fonksiyonunu, mahiyetini açık bir şekilde ortaya koyuyor. Saruhan Sancağı Vakıf defterlerinde de yine birçok bilgi söz konusudur" dedi.
 
Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Yıldırım "Türk Ahlâkı ve Mevlevîlik" konulu konuşmasında, "İnsan kalbindeki en önemli kir, kibir ve kindir. Kini olanın, dini olmaz. Türk milleti kindar bir millet değildir. Hep barıştan yana olmuştur. İşte Hz. Pirin anlattığı o manevi ahlâk; hoş görmek, geçeni geçmişte bırakmak, bugünü yaşamak, tabii ki ders almaktır. Bir kişi için bin kişiyi sorumlu tutmak değildir. Yaşanmıştır, olmuştur, onu unutmak gerekir. Düşmanların bize ne yaptığını unutmamalı ama kindar da olmamalı. Kur'an-ı Kerim, muhkem ve müteşabih olarak bir doğrudan anlaşılır, bir de dolaylı olarak anlaşılır. Kur'an bize; 'siz şekle değil, öze bakın' der. Hz. Pir, o bakımdan öze bakar ve nefsi terbiye etmek için inanılmaz öğütler verir. Kavgaların, cinayetlerin çoğu egoların yüksek olmasındandır" dedi.
 
Toplantı, Üniversitemiz Güzel Sanatlar, Tasarım ve Mimarlık Fakültesi öğretim elemanları ve öğrencilerinin sunduğu Tasavvuf Mûsıkîsi Dinletisi ile sona erdi.

1536 görüldü.    0 Paylaşıldı
_DSC5354 _DSC5355 _DSC5357 _DSC5358 _DSC5360 _DSC5361 _DSC5362 _DSC5363 _DSC5366 _DSC5368 _DSC5395 _DSC5411 _DSC5424 _DSC5437 _DSC5450 _DSC5465 _DSC5468 _DSC5469 _DSC5472 _DSC5473 _DSC5474 _DSC5477 _DSC5490 _DSC5485 _DSC5492 _DSC5498 _DSC5497 _DSC5496 _DSC5499 _DSC5504 _DSC5506 _DSC5500 _DSC5515 iylf2hgq lu5kkg4u eaeccybl oqfsbdww 3ofm24r2 wou2f4dn
Protokol Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü - Telefon: 0236 201 10 70 - Faks: 0236 201 14 53 - E-Posta : basin@cbu.edu.tr - Web: basin.cbu.edu.tr
1536
© Copyright MCBÜ Bilgi İşlem Daire Bşk.   ||   Web Sitesi Kullanım Politikası